2 Aralık 2010 Perşembe

Meclis Konuşması: Grev ertelemelerin grevleri olanaksız hale getirdiği bilinmiyor mu?

TBMM Anayasa Değişiklik Paketi Genel Kurul Görüşmeleri 2.Tur 7.Madde Üzerinde Ufuk Uras'ın Yaptığı Konuşma

03 Nisan 2010

Sayın Başkan, değerli vekiller;

Öncelikle 3 Mayısta basın emekçilerinin Basın Özgürlüğü Günü’nü kutlarım. 216 sanıkla Basın Özgürlüğü Günü’nü kutlamanın burukluğunu yaşamaktayız.

“Mecliste ve siyasette tutarlı olmak’ ifadesi nasıl anlatılır?” derseniz, bugün verilecek tek cevap şudur: İktidarın Anayasa değişikliklerinde yaptığı gibi davranmamakla tutarlı olunur. Neden mi?


Bakalım:

54’üncü maddenin üçüncü ve yedinci fıkralarını yürürlükten kaldırma gerekçenizde "Maddeyle, tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile çağdaş demokratik toplumlarda çalışma hayatını düzenleyen ve genel kabul gören evrensel ilkelerle bağdaşmayan fıkralar yürürlükten kaldırılmalıdır." diyorsunuz.

Peki, tarafı olduğumuz ve imzaladığımız uluslararası sözleşmeler ve çağdaş demokratik toplumlardaki çalışma yaşamımızın düzenlenmesi bunlarla mı sınırlıdır? Sendikal haklar ile grev hakkı açısından neden tutarlı davranarak diğer uluslararası sözleşme maddelerine uyum sağlanmıyor?

Kamu çalışanına grevsiz toplu sözleşme hakkı getiriliyor. Kamu çalışanlarına grev hakkını çok gören bu anlayış tutarlı mı davranmış oluyor? Uluslararası sözleşmelerde ve ILO kararlarında, çağdaş demokratik ülkelerdeki çalışma hayatında kamu çalışanlarına grev hakkı yok mu? Çok uzağa gitmeyin, komşumuz Yunanistan'a bakın, kamu çalışanları grev yapıyor, bir günlük iş bırakıyor. Peki, ne oluyor? Yunanistan'ı kamu çalışanları mı batırdı, yoksa onlarca yıldır yanlış ekonomi politikaları ve devasa yolsuzluklarla Yunan ekonomisini perişan edip belki de tarihin en büyük kurtarma operasyonu ile ülkelerini karşı karşıya bırakan hükûmetler mi? Karamanlis-Papandreu ailelerinin dönüşümlü yönetimi mi Yunan ekonomisini içler acısı hâle getirdi, yoksa ücretli çalışanlar, emeği ile geçinenler mi?

"Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, iş yeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz." fıkralarının çıkarılması ne anlama geliyor? Yeni sendikal haklar mı söz konusu? Genel grev, siyasi grev, işi yavaşlatma ve iş yeri işgali serbest mi bırakılıyor? Hiç alakası yok. Defalarca söyledik,  82 Anayasası, mantığı nedeniyle, tüm kısmi ve olumlu da olan bazı düzenlemelere rağmen, baskıcı ve antidemokratik özünü koruyor.

Sendikal haklar konusunda önerilen bu düzenlemelerle suya sabuna dokunulmuyor. Bu öneriler hak doğurucu, sonuç doğurucu değil. Evet, bazı tuhaf ifadeler Anayasa metninden çıkıyor ama bu yeterli değil, çünkü en az onlar kadar tuhaf başka hükümler korunuyor. Değişiklikler bütünsel değil, durumu kurtarmaya yöneliktir ve esas önemlisi, Çalışma Yasası'ndaki tuhaflıklar, uluslararası sözleşmelerle uyumlu olmayan, ILO kararlarına ters düşen düzenlemeler ve yasalar varlığını koruyor.

Çok iyi biliyoruz ki, yetki prosedürleri değişmeden, yasalar yeniden düzenlenmeden yapılan değişiklikler göstermelik olacaktır. Peki, Çalışma Yasası'nın değişeceğine dair bir somut hazırlık var mı? Biz bunu biliyor muyuz? Bu Anayasa maddeleri hakkında bizden olumlu oy isteyenler, bu yasalarda değişiklikler yapılacağına ya da hangi bir yönde değişiklikler yapılacağına dair bilgi veriyorlar mı? Hayır. "Sen destek ver ama ben ne yapacağıma sonradan kendim karar veririm.” zihniyetiyle demokratikleşme sağlanabilir mi? Bu politika demokratik bir zihniyete ait olabilir mi? Grev hakkı olmadan, toplu sözleşme hakkı gibi bir garabeti kim yaratıyor? Uluslararası sözleşmeler mi? Yoksa çağdaş demokratik ülkelerdeki uygulamalar mı? Zarfı değiştiriyorsunuz, mazruf aynı. Emekliye sendika hakkı olmasın, çiftçiye sendika hakkı olmasın, kamu çalışanına grev hakkı olmasın ama uluslararası sözleşmelere uyuyoruz densin. İşte, tutarsızlık buradadır.

Bütün çalışanların ve çalışmayla ilgili olanların toplu pazarlık, grev ve toplu eylem hakkını güvence altına alacak bir değişiklik neden sizi bu kadar zorluyor? Bu ülkede korkularla siyasetin bir anlamı kalmadığını görmüyor muyuz? İşte otuz iki yıl boyunca 1 mayıslar, işçiye, emekçiye, solcuya, demokrata, sosyaliste kâbus haline dönüştürüldü de ne oldu? Bu sene herkesin yıllardan beri arzuladığı 1 Mayıs kutlaması yapılabildi ama otuz iki sene bunun için uğraşıldı. Bu anlayışla Türkiye, demokrasi konusunda, çalışma hakları konusunda ilerleyemez, çalışanların vicdanında aklanamaz.

54’üncü maddenin kendisi 12 Eylül darbesinin adeta simgesidir. Genel grev, siyasi grev, iş yavaşlatma ve işyeri işgali gibi yasaklar metinden çıkarılıyor ama yeterli değildir çünkü 54’üncü maddedeki bu değişiklik sonuç doğurucu değildir. Anayasa’nın görünen yüzündeki çirkinliği kapatmaya yönelik bir adımdır ve yeterli değildir.

34’üncü maddenin birinci fıkrasına göre işçiler sadece toplu iş sözleşmesi sırasında uyuşmazlık çıkması halinde grev hakkına sahiptir. Yasalar bunun dışındaki bütün grevleri yasa dışı  grev saymaktadır.

Bakın, 54’üncü maddenin grev ertelemeye olanak veren hükümleri aynen korunuyor. Grev ertelemelerin grevleri olanaksız hale getirdiği bilinmiyor mu? Yıllardır bu ertelemelerle grevler yapılamaz hale getirilmedi mi? Hükûmetler bu erteleme kararlarına imza atmadılar mı? Attılar ve grevi yaptırmadılar. Şimdi halen sendikal yasakların özü korunuyor. Peki, bu tutarsızlık değil midir?

Heine bir şiirinde “Yeni devirde, yeni esere, yeni elbise gerek.” diyordu. Bize gerek olan da bu tür bir zihniyet değişikliğidir. Dante “Söyledim ve ruhumu kurtardım.” demişti, darısı tüm ruhların  başına olsun.

Teşekkür ediyorum.
                                                        
Ufuk URAS
İstanbul Milletvekili

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder