2 Ocak 2011 Pazar

Hrant Dink Davası'na İlişkin Soru Önergesi

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 24.12.2010

Ufuk Uras
İstanbul Milletvekili

AİHM'in Hrant Dink Davası Kararından çıkan sonuçlar:

Türkiye Cumhuriyeti devletinin taraf olduğu Avrupa İnsan haklan Sözleşmesinin ihlal iddialarını incelemekle görevli ve yetkili olan ve yine Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yargı yetkisini kabul ettiği Avrupa İnsan Haklan Mahkemesinin Hrant Dink'in ailesi tarafından yapılan başvurularla ilgili olarak verdiği 14 Eylül 2010 tarihli kararında Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesinin 2. maddesinin maddi ve usuli boyutuyla; 10. maddesinin ve 13. maddesinin Sözleşmenin 2. Maddesi ile beraber ihlal edildiğine karar vermiştir.


AİHM, başvuranların iddialarını, Hükümetin savunmalarını, iç hukuktaki düzenlemeleri birlikte değerlendirerek verdiği bu kararında;

- Trabzon Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Trabzon Jandarma Komutanlığının Hrant Dink'in öldürüleceği bilgisine sahip oldukları,
- Hrant Dink'e yönelik tehlikenin açık ve yakın bir tehlike olduğu,
- Hrant Dink'in yaşamım korumakla görevli ulusal makamların cinayetin planlandığı ve hazırlandığı yerin sorumlusu olarak Trabzon Emniyeti ve Jandarması; cinayetin işlendiği ve mağdurun yaşadığı yerin sorumlusu olarak İstanbul Emniyeti olduğu,
- Bu kurumların birbirleri ile koordineli olarak çalışmadıkları,
- Hrant Dink'in yaşamını koruma görevinin kendisinin talebini beklemeden, bu üç kurumun görevi olduğu,
- Resmi makamların Dink'in yaşamı hakkında açık ye yakın tehlikenin vücuda gelmesini engellemek için başvurması gereken önlemleri almadıkları,
- Sorumluluğu olan kamu görevlilerinin ortaya çıkarılması için etkili bir soruşturma yürütülmediği sonuçlarına ulaşmıştır.

Öte yandan, bu kararla birlikte, iç hukukta yürütülen idari incelemelerle ve cezai soruşturmalarla bir türlü tespit edilemeyen sorumlular ve sorumluluklar açığa çıkarılmış, kamu görevlilerinin bütün bu süreçte herhangi bir kusuru olup olmadığı sorusu yanıtlanmış ve kamu görevlilerine kusur atfetmeyen müfettiş raporları, savcılıklar tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararlan, valilikler tarafından verilen soruşturmaya yer olmadığı kararları hükümsüz hale gelmiş bulunmaktadır.

Bu bilgi ve sonuçlara dayanarak;

Soru 1- Genel olarak hükümetiniz AİHM karardaki tespitlerde hemfikir mi? Hemfikirse bundan sonra bu karar ışığında neler yapılması planlanıyor?

Soru 2- Hemfikir değilse karara neden itiraz edilmemiştir?

Soru 3- Mahkeme tarafından tespit edildiği üzere, Hrant Dink'in öldürüleceği bilgisine sahip oldukları halde cinayeti Önlemek konusunda gerekli tedbirleri almayan ve Hrant Dink'in yaşamını koruma görevini yerine getirmeyen, sahte evrak düzenleyen, soruşturma makamlarını yanıltan İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler, Bülent Koksal, İbrahim Pala, İbrahim Şevki Eldivan, Volkan Aİtunbulak, Bahadır Tekin, Özcan Özkan ve Trabzon Emniyet Müdürlüğü görevlileri Ramazan Akyürek, Reşat Altay, Engin Dinç, Faruk San, Ercan Demir, Özkan Mumcu, Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan hakkında;
  1. AİHM kararından önce herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Yapılmışsa nedir? Yapılan işlem Hükümetinizce yeterli görülmekte midir?
  2. AİHM kararından sonra yukarıdaki tespitler ışığında herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Yapılmışsa nedir? Yapılan işlem Hükümetinizce yeterli görülmekte midir? Yapılmamışsa neden yapılmamıştır?
  3. Bundan sonra herhangi bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz?
Soru 4- Hrant Dink'i 24 Şubat 2004 tarihinde valiliğe çağırarak görüşme talep eden Ergim Güngör'ün yanında hazır bulunan MİT görevlilerinin, Hrant Dink'i olası tehlikelere karşı "uyardığı"nı ve dikkatli olması gerektiğini söylediklerini biliyoruz. Bu husus dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu tarafından da İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine yazılı olarak bildirilmişti. Bu durumda, Milli İstihbarat Teşkilatının da, adını daha sonra bir başka soruşturma dolayısıyla öğrendiğimiz Özer Yılmaz ve adı açıklanmayan diğer MİT görevlisi vasıtasıyla de Hrant Dink'e yönelik bir saldırıda bulunulabileceği konusunda bilgi sahibi olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
  1. MİT'in Hrant Dink'in öldürüleceği konusunda herhangi bir bilgiye sahip olup olmadığım açıklayınız.
  2. MİT'in elinde Hrant Dink'in yaşamının tehlikede olduğuna yönelik herhangi bir bilgi, istihbarat yok ise, ulusal düzeyde istihbarat faaliyeti yürüten bu kurumun görevinin gereğini yerine getirdiği kanaatinde misiniz?
  3. İstanbul ve Trabzon'daki emniyet ve jandarma istihbarat birimlerine ulaşan bu bilgiye ulaşamayan MİT görevlilerinin hala görevlerine devam ediyor olmasını nasıl açıklıyorsunuz? Bu görevliler hakkında herhangi bir işlem yapmayacak mısınız?
  4. Hrant Dink'in yaşamını korumakla ve cinayeti Önlemekle görevli tüm kurumların ve özellikle istihbarat makamlarının (Trabzon Emniyet ve Jandarma, İstanbul Emniyet ve MİT) kovuşturma ve soruşturma makamlarından bilgi gizledikleri, gerçeğe aykırı beyanda bulundukları, sorumluluklarını gizlemek için sahte resmi belge düzenledikleri, astlarını yalan beyanda bulunmaya zorlandıkları AİHM kararıyla da tespit edilmiş bulunmaktadır. Zaman zaman basma yansıdığı haliyle başka konularda pek de anlaşamadıkları bilinen bu kurumların, bu konuda tam bir uyum içinde hareket etmelerini nasıl açıklıyorsunuz?
Soru 5- AİHM kararında varılan tespitler ışığında ortaya çıkan fiiller ve faillerle ilgili olarak zamanaşımı süreleri dolmadan herhangi bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder