2 Aralık 2010 Perşembe

PKK Silahları gömmeli, çözüm yeri Meclis'tir

Türkiye siyasetinde “yakında iyi şeyler olacak” sözüyle başlayan sürecin sonuna gelindi. ‘Açılımlar’ tatmin edici bir içeriğe ve uygulamaya kavuşmadan tıkandı. Hükümetteki tutarsızlık ve yalpalamalar bu durumu yarattı. Milliyetçi ve statükocu muhalefet ise başından beri her türlü demokratikleşmenin karşısında yer aldı.

Kürt sorunu tam çözülüyor derken, bugün gelinen nokta yeni bir çatışmanın ve toplumsal gerginliklerin eşiğidir.

MHP liderinin OHAL, sınır ötesi operasyon, idam cezası önerileri havalarda uçuşuyor.


CHP lideri ise ‘kanı kanla yıkamak olmaz’ sözünün arkasına sığınmakla yetiniyor. ‘İktidara gelince biz çözeriz’ derken, bugün akan kanın nasıl durdurulacağına ilişkin tek bir söz etmiyor.

‘Demokratik Açılım’dan söz edilen dönemde yaşananlar da işin ruhuna uygun olmadı: DTP kapatıldı, barış yanlıları siyasetten men edildi. Çoğu yasal alanda siyaset yapan ve yönetici konumunda olan 1500’e yakın BDP’li tutuklandı. Çocuklar hala Terörle Mücadele Kanunu’ndan yargılanıyor. Gerçek isimleri resmen iade edilen hiçbir il veya ilçe yok. AB reformlarında kayda değer bir adım atılmadı. Anayasa değişikliğinde talepler dikkate alınmadı ve BDP ile diyalogdan özellikle kaçınıldı.

Sonunda, içi doldurulmayan her ‘açılım’ dönüp çözüm umudunu vurdu. Vesayetçi ve statükocu muhalefetin istediği tam da buydu. Atılan her yanlış adımla birlikte siyasal inisiyatif savaş yanlılarının, statükocuların, ırkçı milliyetçi koalisyon peşinde koşanların eline geçmesine hizmet ediyor.

Ancak gelinen noktanın asıl sorumlusu elbetteki hükümettir, AKP’dir. Başbakan, dün ‘açılıma devam edeceğiz’ dedi. Eğer şimdiye kadar yapılanlar sürdürülecekse, değişen bir şey olmayacak demektir.
Öte yandan, onlarca genç fidanı toprağa düşürecek çatışma politikalarına yeniden dönüşe katkıda bulunmanın da hiçbir gerekçesi kabul edilemez. ‘Diyalog ve muhataplık’ talebi elbette haklıdır, ama bu taleplerin bugün karşılanmamış olması, iki halkı ‘ötekileştirici kan politikalarının nesnesi durumuna düşürecek’ silahlı tercihlere meşruiyet sağlayamaz.

İki halk birbirini yük olarak görmeye başlamadan, henüz vakit varken, bu gidiş durdurulmalıdır. İktidar ve sorunun mağdurları isterlerse, bu çıkmazdan dönüş ve demokratik hamlelerin yeniden yaşam bulması mümkündür. Bunun için gecikmeden karşılıklı güven verici adımlar atılmalıdır:

·PKK 'aktif savunma' dediği tarzdan vazgeçmeli, tek yanlı ateş keserek barış tavrı ve dilinde devam etmelidir.

·Hükümet açılımların içini doldurmalı, mağdurların taleplerini dikkate almalı ve somut adımlar atmalıdır.

·Tutuklanan BDP'liler serbest bırakılmalıdır.

·Çocukların Terörle Mücadele Kanunu'ndan yargılanmasına ve tutuklanmasına son verilmeli, TBMM'de gerekli düzenlemeler hemen yapılmalıdır.

·Açılım politikası kapsamında barış için 'dağdan' gelenlerin tutukluluk hallerine son verilmelidir.

·Hükümet, hem BDP ile düzenli ilişki kurmalı hem de sorunun çözümüne katkıda bulunacak sivil toplum kuruluşlarının, aydınların, demokratik örgütlerin görüş ve yapıcı önerilerini dikkate almalıdır.

Seçime kadar oyalama taktikleri, sorunu güvenlik tedbirlerine boğma adımları, 'taşeronluk' tartışmaları sadece zaman kaybıdır.
Sorunun kaynağı içeridedir. Çözüm yeri Meclis'tir. Çözüm, karşılıklı güven ikliminde, anayasal vatandaşlık ve onun bütün yasal karşılıklarının adım adım devreye sokulmasındadır.

Bunlar gerçekleşebilir. Samimiyet, cesaret, kararlılık ve toplumsal vicdanın belirlediği zemin hepimize yeter...

23 Haziran 2010

Ufuk URAS
BDP İstanbul Milletvekili

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder