30 Ağustos 2009 Pazar

Ufuk Uras Hacıbektaş'taydı

İstanbul 1. Bölge Bağımsız Milletvekili Ufuk Uras Hacıbektaş'taydı. Uras, temasları sırasında Hacıbektaş Veli'nin Dergah'ını da gezerek Alevi temsilcilerinin sorunlarını dinledi. Dergah ziyaretinden sonra, beraberindekilerle birlikte Hacı Bektaş esnafını da gezen Ufuk Uras, tarihsel buluşma için yola çıktıklarını ve solda eşitlikçi, özgürlükçü bir seçeneğin mutlaka yaratılacağını söyledi.

Ufuk Uras, Köylüm Kahvede "Tarihsel Buluşma ve Aleviler" Söyleşisine katıldı. Özgürlükçü Sol Hareket adına Abdullah Çiftçi'nin açılış konuşmasıyla başlayan söyleşide Uras, yoksullarla, kimliğinden yoksunları biraraya getireceklerini, yüzünü sola dönen sosyal demokratlardan Alevilere, sosyalistlerden yoksullara kadar tüm muhalefet kesimleriyle imece yoluyla ortak çalışmayı inşa edeceklerini söyledi.

Uras, "Bu sürecin "ben en iyisini biliyorum, gel bana tabi ol" anlayışı ile değil, sıfırdan yeni bir sayfa açarak mümkün olduğunu, "ben yaptım oldu" şeklinde olamayacağını görüyoruz." dedi. Önümüzdeki Sonbaharda politik insiyatif alarak 'adeta farklı gettolarda yaşayanları' biraraya getireceklerini belirten Ufuk Uras, "krize ve ergenekon devletinden medet umanlara karşı eşitlikçi, özgürlükçü sol bir seçeneği inşa edeceklerini" söyledi.

Dinleyicilerin kurulacak yeni sol parti hakkındaki soruları da yanıtlayan Uras, "geçmiş tüm sol geleneklerin biriktirdiği olumlu müktesabattan yola çıkıp, yeni ortak iradeyi oluşturacaklarını, ayrıca solun kendini aşmak için kendisiyle yüzleşmesi gerektiğini düşündüğünü" de söyledi.

Söyleşiden sonra Ufuk Uras, Alevi Bektaşı Örgütleri temsilcileri, yöre dernekleri federasyonları temsilcileri, sendika ve demokratik kitle örgütleri temsilcileri ve siyasi parti temsilcilerinin katıldığı "Aleviler ve Siyaset" konulu Forum'a katıldı.

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Ufuk Uras'ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Verdiği Soru Önergesi

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA

Aşağıdaki sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 10.08.2009

Ufuk URAS
İstanbul Milletvekili

Türkiye’de, gösterilere katıldıkları, polise taş attıkları için çocuklar tutuklanıyor ve terörist olmakla suçlanarak tüm hayatlarından ve birer ergen, yani yetişkinliğe yürüyen çocuklar olarak gelişmelerinde vazgeçilmez olan okullarından koparılıyor. Uzmanlar bir çocuğun, taş atmanın suç olmasını anlamasının mümkün, ama bunu terörist olmaya bağlayacak soyutlamayı yapabilmesinin imkânsız olduğunu belirtiyorlar. Çocuğun o soyutlamayı yapabilir hale gelmesinin önkoşulu eğitim almaya, okula gitmeye devam etmesidir.

12-18 yaş dilimindeki çocuklar, TMK (Terörle Mücadele Kanunu) kapsamında bir suçla itham edildiğinde, 12-15 yaş dilimi için kısmen, 16–18 yaş dilimi için çocuk olmaları tamamen göz ardı edilmektedir. Bu sorun Türkiye’de yaşayan her çocuğu, nerede yaşarsa yaşasın, hangi dil, din, etnik kimliğe sahip olursa olsun, ülkemizin her çocuğunu tehdit eden bir sorundur.

1991 yılında çıkan Terörle Mücadele Kanunu, 18 yaşın altındaki bireylerin, yetişkinlerle aynı koşullarda gözaltına alınması, sorgulanması, tutuklanması ve infaz rejimine tabi tutulmasına neden oluyor. Sorun 2006 yılında Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan değişiklikle daha belirgin hale geliyor.

1991 yılından bugüne kadar Türkiye’nin birçok yerinde yasa dışı sol, sağ, etnik kimlik ve din referanslı örgütlerle ilişkilendirilmiş çocuklar TMK kapsamında aynen yetişkinler gibi özel usullerle soruşturulmuş, özel bir şekilde kovuşturulmuş, özel olarak cezalandırılmış ve özel yöntemlerle cezaları infaz edilmiştir. Bugün bu sorun 2006 yılından itibaren bölgesel olarak özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da olmak üzere, Türkiye’nin her yerinde ve yine özellikle Kürt çocuklarını hedef alacak şekilde sayısal ve sosyal çapı giderek büyüyen bir şekilde yaşanıyor. Ama bu durum sorunu temel olarak bir çocuk sorunu olmaktan çıkarmıyor. Yasal koşullar ve uygulamalar aynı kaldığı sürece, yarın farklı koşullarda farklı çocukların aynı mağduriyeti yaşaması çok mümkün bir durumdur.

TMK mağduru çocukların eğitim açısından dezavantajları, eğitimlerinin kesilmesi, hapishanede okumalarına destek olunmaması ve engellenmeleri, salıverildiklerinde de okullarına kabul edilmemeleri ile bitmiyor. Bu çocuklar, hapishanede pedagojik destek de alamamaktalar. Zaten bazıları yetişkinlerle aynı koğuşlarda kalıyor, aileleriyle görüşmeleri engelleniyor, iki haftada bir verilen spor/oyun izinleri iptal edilebiliyor. Aylarca, hatta senelerce süren duruşmalarına hep kelepçeli götürülmeleri, yaşları gereği herkesten çok gereksinim duydukları hijyen ve beslenme standartlarından yoksun tutulmaları, bazı yerlerde “siz teröristsiniz, devlet düşmanısınız” diye hakarete uğramaları, dayak yemeleri de cabası.

Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 19 sene önce imzalamıştı. Türkiye TMK mağduru binlerce çocuğa yaşattığı adaletsizlikle sadece verdiği uluslararası sözleri ihlal etmiyor, aynı zamanda kendi Anayasa’sıyla da çelişiyor; uygulama Anayasa’nın 90. maddesine aykırı. Ayrıca Çocuk Koruma Kanunu “suçlu çocuk yoktur, suça sürüklenen çocuk vardır” tanımını kabul ediyor ve “ceza”nın çocuğa uygulanacak en son yaptırım olduğunu öngörüyor. Eğitim Hakkı, uluslararası sözleşmeler ve iç hukuk mevzuatınca güvence altında olmasına rağmen, TMK kapsamında yargılanan çocukların bu hakkı kullanmasının önünde engeller olduğu gözlemleniyor.

Aşağıdaki soruların cevaplandırılması ile sayısal verilere ilişkin net bilgilere ulaşılması sağlanabilecektir. Sorular Terörle Mücadele Kanunu’nun kabul edildiği 12 Nisan 1991 tarihinden 31 Temmuz 2009 tarihine kadar olan döneme dairdir. Tüm soruların cevaplarının ilk soruşturma işleminin yapıldığı tarihteki yaşları esas alınarak 12–15 ile 16–18 yaş grubu çocuklar için kız ve erkek çocuğu ayrımı belirtilerek verilmesi talep edilmektedir.

SORULAR

1- Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2004/6 sayılı genelgesi gereği, Ceza ve İnfaz Kurum Müdürlükleri tarafından İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine verilmesi gereken bilgiler cümlesinden; tutuklanan çocukların içerisinde örgün veya yaygın eğitimine devam eden çocuk sayısı kaçtır, tutuklanan çocukların örgün eğitim gördükleri okulların türleri nelerdir?

2- Tutuklanan çocukların kapalı ceza infaz kurumlarında eğitim haklarından yararlanmaları için Adalet Bakanlığı’nın 01.01.2006 tarihli 51 no.lu genelgesine uygun olarak kayıtları tutulan çocuk sayısı kaçtır?

3- Tutuklanan çocukların eğitimleri ile ilgilenen görevli öğretmenlerin sayısı kaçtır? Bu çocukların müfredatta geri kalmaları durumunda aradaki açığı kapatmak için ek çalışmalar yapılıyor mu?

4- Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2004/6 sayılı genelgesinin “Çeşitli nedenlerle tutuklanan veya yargılanmaları sonucu özgürlüğü bağlayıcı ceza alan öğrencilerin temel insani ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri ve sahip oldukları potansiyeli eksiksiz biçimde kullanabilecekleri bilgi ve kaynaklarla donatılması“ amacına uygun olarak örgün veya yaygın eğitimine devam ederken tutuklanarak kapalı ceza infaz kurumlarında alıkonan çocukların kitap gereksinimleri ve diğer öğretim araç gereçleri ile okuma ortamları sağlanmakta mıdır?

5- Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2004/6 sayılı genelgesi 8. maddesi mucibince öğrenimlerine devamlarının sağlanması gereken tutuklanan çocuklardan, tahliye edildikten veya beraat ettikten sonra örgün eğitimine devam eden çocuk sayısı kaçtır?

6- Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2004/6 sayılı genelgesinin 8. maddesine rağmen, tutuklanan çocuklar içinde, tahliye edildikten veya beraat ettikten sonra okulları tarafından reddedilenler var mıdır? Bakanlığınız tarafından bu çocukların durumu takip edilmekte midir? Kesintiye uğrayan eğitim ve öğretim ilişkilerinin devamının sağlanması için ne tür çalışmalar yapılmaktadır?

7- Haklarında soruşturma başlatılan çocuklar ayrıca disiplin soruşturması geçiriyor mu? Geçiriyorsa verilen cezalar nelerdir? Başlatılan soruşturma nedeniyle okuldan uzaklaştırma veya kayıt silme cezası alan var mı? Varsa kaç çocuktur ve illere göre dağılımı nedir?

8- Savcılıklar veya mahkemelerden soruşturma veya kovuşturma işlemleri ile ilgili okullara bilgi ya da belge gönderilmiş midir?

9- Milli Eğitim Bakanlığı’nın çocukların şiddet içeren gösterilere katılmasının önlenmesi veya bu gösterilere katılan çocukların can güvenliğinin sağlanması ve haklarının ihlal edilmesinin önlenmesine yönelik bir çalışması var mı veya başka kurumlar tarafından yürütülen böyle bir çalışmaya katılıyor mu?

10- Tutuklu ve/veya hükümlü olan çocuklara eğitim sürecine uyumlarının sağlanması bakımından psiko-sosyal destek veriliyor mu? Eğer veriliyorsa uygulama nasıl yapılıyor?